29 Ekim 2017 Pazar

EV KADINI


Kalplerin İnsanları

Kerry Freedman’ın  yazmış olduğu “ Teaching Visual Culture”  (Görsel Kültürü Öğrenmek) kitabının Bölüm 1  “Mesleki Alan” konusunu incelemiş ve bu bölümün 10. başlığı olan “Modern Karşıtlıklar : Cinsiyet  Örneği ” hakkında kendi ilgi ve tutumlarıma dayanarak Teaching Visual Culture kitabına bağlı kalarak hazırlamış olduğum bu metinde Monica Bonvicini “Sallanan Ev Kadını” adlı video  enstelasyon çalışmasını ele alacağım.

Teaching Visual Culture
 Bölüm 1: Mesleki Alan
Modern Karşıtlıklar : Cinsiyet  Örneği

Aydınlanma'nın yapısı korunmuş ve henüz iç çelişkileriyle değişti. Bu iç çelişkiler doğada kadın yeri kavramı ve Kültür (ör., Jordanova, 1980; Schwartz, 1984). Bir aşamada, kadınlar erkeklerinkinden daha "doğal" ve medeniyetsiz olduğu düşünülüyordu. Buydu Kadınların yetenekleri ve kanaat getirdiği arzuları doğum yapmak ve kadınların akıl almazlıkları düşünüldüğünde. Bir başka deyişle, kadınların erkeklerden daha sosyal oldukları varsayılmıştır (düşünülen kişiler doğal olarak bağımsız) ve erkekleri sosyalleştirecek biçimde aileler. Bir kadın bir aile ve ev sağlamalıdır, bir erkeğe bağımlı olduğu halde onu ailenin birliğinde tutmak için kendisine bağımlı hale getirilmesi gerekiyordu.(Schwartz, 1984)
Bireyler değişim aracıları olarak kavramsallaştırılmışken, fikir doğal özgür irade içerikleri çelişkiydi, çünkü yalnızca belirli türler 75'i birey olarak kabul edildi. Yok etme mücadelesi otoriter kurumlar her kişinin bireylerin tüm imkanlar üzerinde hareket edebileceğini ima eden özgür bir aktör olmaktı. Bununla birlikte, bir birey olmanın,farklı ırkların, sınıfların ve cinsiyetlerin insanları.
Yapısı korunmuş ancak bu cevaplara tepkiler ve çelişkiler vardır.Örneğin, bir düzeyde kadın olma anlamı ne sürekli düşünme ve davranma gereksinimleri ile değişime uğramıştır. İktidar kazanmak için erkek sosyal sistemleri ile başka bir yerde düzeylerde, sistemlerin kendileri krizden geçti kadınların dönüşümü. (Douglas, 1977).

Monica Bonvicini ;
1965’de Venedik İtalya’da doğan sanatçı yaşamını Berlin’de sürdürmektedir..  Bonvicini çalışmaları mimari, güç, cinsiyet, mekan, gözetim ve kontrol işleri arasındaki ilişkiyi araştıran çok yönlü uygulamaların her biri, sanat yapma anlamının, dilin belirsizliğinin ve idealine bağlı olan olasılıkların sınırı meselesidir özgürlük. Sanatçının 15. İstanbul Bienalinde yer alan “ Sallanan Ev Kadını” video enstelasyonu ev yaşamı ile toplumsal cinsiyet rolleri arasındaki ilişkiye daha doğrudan işaret ediyor.

Monica Bonvicini Hausfrau Swinging (Sallanan Ev Kadını -1997)


 1997 Sallanan Ev Kadını başlıklı video enstalasyonunda, başına bir ev geçirmiş olan çıplak bir kadını başını öfkeyle ve hiç durmadan duvarlara vururken izliyoruz . Huzur fikrinden tamamen koparılmış olan bu ev bir hapishane ve şiddet alanında ve dolayısıyla isyan edilecek bir yere dönüşüyor. Video böylece bir yandan mimari mekanın boş ve cinsiyetsiz olarak düşünülmesine itiraz ederken , bir yandan da bedenin nasıl engellenmişlikten doğan bir öfke, fantezi veya tutsaklık alanı haline gelebileceğini gösteriyor.

Kadına şiddet her toplumda ve her dönemde varolmuş ve varolacak bir sosyal olgudur. Kadınların fiziksel istismarı ise binlerce yıl öncesine dek uzanmaktadır.

Arkeologlar erkek mumyaların kemiklerinde % 9-20 kırığa rastlarken kadın mumyalarda bu oranın % 30-50 olduğunu bildirmişlerdir. Bu kırıklar savaştan çok bireysel şiddete bağlı olduğu düşünülen kafa kırıklarıdır. (Erbek E, Eradamlar N, Beştepe E, Akar H, Alpkan L. Kadına yönelik fiziksel ve cinsel şiddet; üç grup evli çiftte karşılaştırmalı bir çalışma. Düşünen Adam: Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi 2004;17(4):196-204.) Nekadar karşı çıkılırsa çıkılsın ne denilirse denilsin maalesef dünya ataerkildir. Erkek kadından her dönemde üstün görülmüş fiziksel açıdan olan birtakım üstünlükler erkeklik hormonu olarak adlandırılan basitleştirilme sonucu şiddete dönüşmektedir. Şiddet denilince aklımıza direkt olarak fiziksel şiddet gelebilir ancak modern dünyada fiziksel şiddet yerini daha çok psikolojik şiddete bırakmıştır. Bunun dışında şiddet türlerini şu şekilde sırayabiliriz ; Sözel şiddet, Ekonomik şiddet, Cinsel şiddet.

Yeni dünyada kadın, bu şiddet türlerinin hepsini hak eder ve hepsini yaşar. Trafikte “tamam kadın!”dır artık o. Kadın olduğu görüldüğü anda suçlu veya suçsuz bir ehemmiyeti yoktur . O kadın artık sözel şiddeti hak etmiştir! Kadın araba kullanmamalı, kadın trafiğe çıkmamalı, kadın topluma karışmamalıdır! Kadın çalışamaz ! Kadının çalışabileceği tek yer evidir, kadın evinde temizlik görevlisi , aşçı , dadı , usta , öğretmen , doktor... bütün mesleklere hakim olabilir ancak yalnızca evinde! Toplum içine çıkamaz, şayet mesleği varsa onu toplum için kullanamaz. Kadın evinde oturmalıdır ve ekonomik şiddeti hak etmiştir. Kadın dar pantolon , mini etek , dekolte vs. giyinemez. Kadın akşam veya gece dışarı çıkamaz. Kadın gece dışarı çıktığında erkek ona her şeyi yapmakta özgürdür çünkü erkek kadından üstündür. Kadın mini etek giymişse cinsel şiddeti hak etmiştir. Evet ! kadın her türlü şiddete maruz kalan bir canlıdır. Yolda yürürken kendinden üstün olan erkekten sözlü şiddete maruz kalabilir , başörtüsü olmadığı için din alimi olan binlerce insan tarafından fiziksel şiddete maruz kalabilir. O kadar çok örneği var ki... Kadın maruz kalır, kadın maruz bırakılır .
.
 Makalelerde, televizyonlarda, sosyal medyada, tartışma programlarında, sempozyumlarda şunu duyarız hep “Kadının Çalışma Hayatındaki Yeri”. Evet , kadının çalışma hayatındaki yerini irdeleyelim. Kadın bir polis olabilir, evet olabilir elbette. Kadın bir trafik polisi , alkollü bir erkeği durdurup ona ceza yazabilir mi ? Bir Trafik polisinin görevi alkollü araba kullanan kişiyi teşhis edip onu durdurmak ve yaptığı davranışa ceza vermektir. Ama bunu bir kadın polis yaparsa kadın polis orada fiziksel şiddete uğrayabilir ve hatta şehit edilebilir. Kadın bir çevre mühendisi , çalıştığı fabrikadaki usulsüzlükleri görür, belirler ancak söyleyemez. Neden mi ? Çünkü o kadın bastırıldı. Kadının çalışma hayatındaki yeri diye bir şey yoktur. Artık kadın şofördür , kadın polistir , kadın ustadır. Modern dünyada birçok eş, birçok anne çalışmaktadır. Artık geleneksel dönemde olduğu gibi "erkek çalışır, evine bakar" tezi çürütülmüş, "kadın ve erkek çalışır, kadın ve erkek evine bakar , kadın ve erkek temizlik yapar" düşüncesine evrilmiştir. Bütün şartlar eşittir artık , artık kadın KADINDIR. Savaşan , üreten , besleyen , bakan , büyüten... Şayet dünya bir cinsiyetten ibaretse dünya bir Kadındır! Kadın kafasını evinden çıkartamayan, hapsolan , itelenen , kullanılan bir beden değil; kadın özgür olan, anne olan bir canlıdır. Bu video enstalasyonu beni her izlediğimde oldukça geren ve yoran bir çalışma Teaching Visual Culture Kitabında yazan bir cümle “Cinsiyetlerin İnsanları”.

İnsanlar için dilediğim tek şey cinsiyetlerin değil, kalplerin insanları olun!


Sosyal Medyadan Önce Sosyal Medyadan Sonra Dedirtebilecek Güzel Bir Reklam Çalışması


Sosyal Medya Kullanımı ve Topluma Etkileri

Kerry Freedman’ın  yazmış olduğu “ Teaching Visual Culture”  (Görsel Kültürü Öğrenmek) kitabının Bölüm 1  “Mesleki Alan” konusunu incelemiş ve bu bölümün 2. başlığı olan “Görsel  Kültür , Eğitim Ve  Kimlik” ayrıca kitabın son konusu olan “ Sonuç”  başlağını inceleyip kendi ilgi ve tutumlarıma dayanarak Teaching Visual Culture kitabına bağlı kalarak hazırlamış olduğum bu metinde  sosyal medya kullanımı ve topluma etkilerini araştıracağım.

Teaching Visual Culture
 Bölüm 1: Mesleki Alan
Görsel  Kültür , Eğitim Ve  Kimlik

 Görsel kültürün eğitsel önemi anlamak önemlidir çağdaş demokraside uygun bir şekilde öğretmek durumunda kalacağız. Yeni görsel kültür koşulları, kişisel özgürlüklerin Artık yalnızca özgürce konuşma konusunu içeriyor. Onlar özgürlüğü ilgilendirir yaratılmasına ayrılmaz bir dizi görsel sanat formundaki bilgiler bireysel ve grup bilgisi. İnsanlar sadece özgürce konuşamaz; onlar Görsel olarak erişebilir, görüntüleyebilir ve çoğaltabilir, bilgisayarla manipüle edebilir ve Küresel çapta televizyondan. Görsel kültür resimleri ve nesneleri sürekli görülen ve anında yorumlanan, yeni bilgi ve yeni oluşan kimlik ve çevre görüntüleri. Sosyal ilişkilere aracılık eder yapımcılar ve izleyiciler arasında ve izleyiciler arasında. Sanat ve sanat eğitimi, insanlar arasında arabuluculuk biçimidir; Profesyonel söyleşi uygulamalarının önemli bir rolü vardır.

Teaching Visual Culture
 Bölüm 1: Mesleki Alan
Sonuç

Görüntü, bilgisayarların kullanılmasından önce tutulması kolay olmuş olabilir ve diğer gelişmiş teknolojiler insanların yaptıkları yolları değiştirdi ve görsel sanatları gördüm. Bu görüşün dayandığı inanç sistemi şu şekildedir: bir film seti tasarımı tasarlanmadan önce oluşturulmuş bir bilgisayar makinesi, önce ilk müzik videosu gösterildi MTV, manipüle edilmiş bir fotoğraf dünyanın her yerine gönderilebilmesinden önce bir anda ve Star Wars kostümlerinin sergilenmesinden önce, tasarımlar, büyük resim müzelerinde hikaye panoları gösterildi. Bu görüntü Güzel sanat gerçekti ve hayat verdiği düşüncesiyle tutarlı özellikle akut, popüler kültür, öğrencileri gerçek hayattan uzaklaştırdı ve duyularını ve hayal gücünü zayıflattı.

  Sosyal Medya Kullanımı Ve Topluma Etkileri

Bugün yağmur ile gelen toprak kokusunun büyüsü ve ardından doğan ışıl ışıl güneş beni evde durduramadı kendimi  temiz havanın mis kokan rüzgarın kollarına bıraktım. Oysaki yağmurlu gün bana yatağına uzan eline bir bardak kahve al! Aç o filmi unut anı,kendini ve yapman gerekenleri demişken , doğan güneş  ile savruldum sokağa. Köşe başında dostlarla eskittiğim yıllanmış kafenin önünden geçerken kendime bir kahve ısmarlamalıydım. Herzaman oturduğum soldaki masa sanki bugünde beni bekliyordu. Çağrısına kulak verdim ve kahvemi sipariş ettim.  Penceremde yağmur damlalarından oluşan görsel şenliğin yok olacağına aldırış etmeden penceriyi açtım! İliklerime kadar işleyen taze toprak kokusunu doldurdum ciğerlerime, kuşlar bir müzikal ile kokuya  eşlik ediyor bilmediğimiz o cenneti bana yaşatıyordu. Garsonun kahvemi getirmesiyle bozulan büyü karşı masamda oturan güzel kızı fark etmemi sağladı. Karşımda elinde telefon halinden oldukça bıkkın görüntüsü dikkatimi çekti. Arkamdan gelen kahkaha sesleri ile irkildim ve arkamı döndüğümde bir çift selfie adını verdiğimiz anı ölümsüzleştirme çabası içine girmiş görünüşe göre ise oldukça eğleniyorlardı. Biran çevremde oturan bütün insanları görmek , incelemek hayatlarına dokunmak istedim. Yan masada oturan bir arkadaş topluluğu birinin elinde telefon var ve oldukça hararetli bir şekilde bir şeyler anlatıyordu masada oturan herkesin gözü telefonda idi . Bir diğer masada açan güneşi fotoğraflamak için hummalı bir çalışma vardı. Döndüm ve tekrar pencereden gelen rüzgarın kokusunu içime çektim rüzgara sesine odaklanmak istedim ama bir gariplik vardı, bunca güzelliği yalnızca ben mi hissediyor ben mi görüyordum.  Kahvemden bir yudum aldım , elimi çantama attım ve çocukluğumu birlikte geçirmiş olduğum dostlarımı arayıp onları da davet ettim. Telefon elimdeydi ve çoktan bugünkü paylaşılan günlük hikayeleri  izlerken buldum kendimi. İzledim izledim , likeladım , okudum , imrendim, sinirlendim.. Bir süre sonra az önce garipsediğim insanlar gibiydim işte ! Neden böyle olduğuna anlam verememiştim elindeki telefon gizlice beni kendine nasıl çekebiliyordu ? İnterneti olmayan köşe başlarından kaçar olmuştum.  Kafamı kurcalayan bunca soru içinde arkadaşlarım gelmişti selamlaşıp oturduktan sonra kendimi fotoğraf çekilirken buldum.  Fotoğraf 5 veya 10 deneme sonunda beğenildi paylaşılmaya hazırlandı altına ne yazılması gerekildiği düşünüldü, tartışıldı onaylandı ve paylaşıldı. Artık konu bu yorum yaptı , o likelamadı vs gibi çok farklı yerlere gitmişti ve ben bu girdaptan kendimi alamıyordum evet buluşmuştuk belki de saatlerce aynı yerde oturduk ve saatlerce o fotoğraftan başka insanların hayatına olan tacizimiz başlamıştı. Bu yaşanılanlar beni ilkokul yıllarıma götürdü. Bilgisayar ile ilkokul 4. Sınıfta tanışmıştım o koca alet küçük gözlerime o kadar büyük görünmüştü ki ürkmüştüm. Oyunlar oynamak için kullandığım bu alet beni kendine nasıl bu kadar bağımlı yapabilirdi ? Peki ya siz, siz nasıl tanıştınız bu alet ile hiç düşündünüz mü neler değişti o günden beri sizde ,onlarda , onlarla olan hayatınızda ?
Modern dünyada teknolojinin hızla gelişmesi , insanların teknolojiye yetişmeye çalışması son zamanlarda dünya görsel ve işitsel bir dilin kendine has kurallarıyla açıklanabilecek hızla akıp giden bir sürecin içine girdi. Kişilerarası iletişimde işitmeye ve görmeye dayalı görsel kültür yazılı kültürün önüne geçmişti. Yaşadığımız bu gelişmeler yaşadığımız bu çağa görsel kültür çağı olarak adlandırılmasına neden oldu diyebiliriz. Teknolojinin gelişmesi ve hızla gelişmeye devam etmesi sonucu kişisel özgürlükler , özgürce konuşma  atmosferine sahip olmalarını sağlamıştır. Bugün herhangi bir konu hakkında binlerce karşıt görüş sunulabilir artık insanların özgürce konuşabildiği , fikirlerini beyan edebildiği kendilerinin oluşturduğu kişisel gazeteleri, kişisel tv kanalları, kişiler dergileri mevcut ve bütün fikirlerini rahatlıkla beyan edebiliyorlar. Peki ya “Sosyal Medya” ifadesi nekadar sosyallik barındırıyor içinde ? Kullandığımız medya iletişim araçları kendi gazetelerimiz , kendi dergilerimiz bizi sosyalleştiriyor mu ? Oysaki ilkokul yıllarımda sosyallik benim için arkadaşlarımla oyunlar oynamak idi şuan oynanan oyunlar ne denli sosyallik kazandırıyor olabilir. Ekran önünde olan milyarlarca insan birbiriyle kurdukları iletişim nekadar güçlü ? Bir iletişim aracı olan dilin hükmünü kaybetmeye başladığı bu dönemde sosyal medya  sosyal mi gerçekten ?  Özgür olduğumuzu düşündüğümüz bir ortamda aslında bir kapsülün içinde sıkışıp kalmaktan başka nedir sosyal medya ?

Sosyal medya ve teknolojinin  hayatın her alanına sızmaya başlamasından bu yana, ‘hiçbir yere ait olmamaya ait olma’ modası başladı. Sanat konuları ve hissettirdikleri değişmeye başladı . Hayalgücü sınırlanmaya gördüğümüz şeyden ibaret olmaya başladı ancak herkesin elinde fırsatı bir şekilde değerlendirmesi  ile  herkes sanatçı, eleştirmen, yazar, ressam… Herkes her şey oldu. Herkesin söz hakkı oldu.Yapılan bir çalışmayı anlamak nekadar önemliydi  ? Böylelikle sanat da tüketim kültürünün bir parçası oldu. Sadece kulağına değen tıngır mıngır bir ses müzik , salondaki koltuk takımıma uygun diye tablo satın almak, herkes  bu kitabı okudu diye o kitabı okumak..  
Günümüzde, insanlar arasında bilgi paylaşımı ve içerik oluşturulması daha az emek isteyen bir iş olması sebebiyle pratik ve en doğru bilgiye en kolay ulaşım yola olması sebebiyle hayatlarımız kolaylaştıran etkisi yadsınamaz. Son yıllarda ki teknolojik gelişmeler ve internetin tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaya başlaması güvensizliği tetiklerken  insanlar arasında etkileşimli iletişim imkanı da sağladı. Oluşturulan gruplar , topluluklar sayesinde organize olmayı kolaylaştırmıştır. Her toplumdan veya kültürden insanlar ile iletişim kurabilmeyi sağlarken kendi içimizde de iletişimi geliştirmemizi sağlar ayrıca fikirlerin hızlıca yayılmasına neden olabilir. Artık insanlar sosyal ağlar üzerinden dünyayı gezebiliyor ulaşılamayan herşeye ulaşabiliyor dünyanın en değerli eserlerine göz değdirebiliyor.  Sanatı her açıdan görebiliyor, değerlendirebiliyor. Sosyal medya ve teknoloji ile yeni alanlar olabiliyor sanata yeni görseller,imgeler kazandırabiliyoruz.

 Sosyal medya sosyal hayatı bir kapsül içine sıkıştırırken aynı zamanda koca bir dünyayıda içine alabiliyor. Sosyal medya ve teknolojiyi yin yang’a benzetmek uygun olucaktır lakin kötü tarafları olduğu kadar iyi taraflarıda vardır. Peki ya siz hangi kapsülün içerisindesiniz ? 

Teaching Visual Culture Kitabından Hareketle Victor Leguy " Görünmez Sınırlar İçinde Yapılar"

Kerry Freedman’ın  yazmış olduğu “ Teaching Visual Culture”  (Görsel Kültürü Öğrenmek) kitabının Bölüm 1  “Mesleki Alan” konusunu incelemiş ve bu bölümün ilk başlığı olan “ Eğitimde Görsel Kültürün Teorik Kuramı” hakkında kendi ilgi ve tutumlarıma dayanarak Teaching Visual Culture kitabına bağlı kalarak hazırlamış olduğum bu metinde Victor Leguy’ın “Görünmez Sınırlar İçinde Yapılar” adlı enstelasyon çalışmasını ele alacağım.


Teaching Visual Culture
 Bölüm 1: Mesleki Alan
Eğitimde Görsel Kültürün Teorik Kuramı
 Endüstri sonrası gelişmiş demokrasilerde görsel sanatlar giderek artan bir oranda günlük yaşamın içine aktarıldığı anlaşılmaktadır.Kitle iletişim araçları, alışveriş merkezleri ve eğlence parkları, yerel heykel bahçeleri,İnternet, moda ve mobilya tasarımı, vb. Bir zamanlar düşünülmüş olan şey insan üretiminin elit ve izole bir biçimi haline geliyor gittikçe artan bir şekilde günlük hayatın bir parçası olarak gerçekleşti. Görsel sanatlar genişliyor yalnızca şekillerinde değil, bağlantılarla etkilerinde her zaman olduğu düşünülmeyen konular da dahil olmak üzere sosyal konuların aralığına özdeş sosyal, örneğin ekoloji ve benlik kavramları. Sonuç olarak, görsel sanatlar kültürel dönüşümün temelini oluşturuyor. Siyasal söylemin, sosyal etkileşimin ve kültürel kimliğin postmodern koşulları karakterize eder (Jameson, 1984, 1991). Önceden düşünülmeyen ortamlar bile eğitim görselin didaktik gücünün bir sonucu olarak bu hale gelmiştir sanat. Özellikle sembolik bir form olarak güçlü ve bu güç sadece kendi kodunun çözülmesini istemekle kalmamakla birlikte  bir didaktizm içeriyor ancak mesaj belirsiz olduğunda bile öğrenmemize neden olabilir. Görsel sanatlar görsel kültürün çoğunu oluşturur; görme ya da görselleştirme ve şekiller yoluyla insan tarafından oluşturulmuş ve algılanmıştır.hayatımızı yaşarken görsel kültür teriminin doğasında kullanılması Görsel sanatlar üzerindeki etkilerini ve bağlantı noktalarını bağlamlar.
Yukarıdaki metinden yola çıkarak Victor Leguy’ın  “ Görünmez  Sınırlar İçin Yapılar” adlı enstelasyon çalışması sosyal hayatın kişi ve toplumu etkilediği verilmek istenilen mesajların bu yolla yani Görsel Kültür ile verilmek istediğini görüyoruz. Postmodern dünyada Görsel Kültürde ele alınan enstelasyonun kendisi  değil , bu enstelasyonun  kişi , toplum ve dünya için ne anlamalar ürettiği ve sosyal hayat ile bağlantılarıdır.

Victor Leguy  ;

1979 yılında Sau Paulo , Brezilyada doğan sanatçının çalışmaları sosyal içerikli mesajlar vermeye kafa karıştırma ve yaşanılan gerçekleri  gün yüzüne çıkartma odaklıdır. Tarihi hep galip gelenlerin yazdığı söylenir Victor Leguy  çalışmaları kurumsal veya resmi tarihi anlatılarının, ideoloji, siyaset, cehalet veya yozlaşma nedeni ile nasıl basitleştirildiğine ya da perdelendiğine işaret eder.(İstanbul Bienali Sergi , 2017:249) Victor Leguy çalışmalarında kullandığı obje, nesne,fotoğraf vs malzemelerini takas üsulu ile elde ediyor. İşlerinde birçok insanla birlikte çalışan sanatçının amacı bir bağ oluşturmak ve iletişimi sağlayabilmek. Son işi ise kendi ülkesinden başlayarak Türkiye'deki göç akışları üzerine doğru genişlettiği "Görünmez Sınırlar İçin Yapılar” başlıklı proje  göçlerin ve yerinden edilmelerin tarihine ve izlediği güzergahlara odaklanıyor. Sanatçı burada göçmenlerin kendileriyle ya da yakın akrabalarıyla bağlantı kurarak metin, belge ve fotoğrafları sergiliyor. Leguy  enstelaston çalışması hakkında şunları söylüyor: "Bir tarih kitabını okuduktan sonra bunun içinde yer verilmeyen insanlar var. Bunların bir çoğu mülteciler. Yapılmaya çalışılan bu olayı yıkmaya çalışmak ve etiketlendirilen insanları gündeme getirmek. Onlara bir birey olarak, aktif bir şekilde odaklanmak." Sanatçı  bu bağlamda hazırladığı enstelasyon çalışmasında görüştüğü ve işlerine konu ettiği insanların hikayelerini anlatıyor. Onlarla görüşürken yanına kendi için bir değer taşıyan, çocukluğu ve gençliğiyle özel bir bağ kuran eşyaları yanına alıyor. Karşılığında da mültecilerden kendileri için özel olan bir obje alıyor. Her iki objeninin geçmiş anılara dem vurması gerek. Leguy, bu objelerin ne olduğunun önemli olmadığını, ona yüklenen anlamın önemli olduğuna değiniyor. Leguy’ın bu işinde yer alan objeler oldukça dikkat çekici  terlikten tesbihe sinekten askıya farklı amaçla kullanılan eşya , fotoğraf ve nesneler bulunuyor. Çalışma bu yönü ile insanları görmeye, bilmeye ve öğrenmeye itiyor. Mülteci kamplarında yaşanılan veya savaş anında hissedilen duyguları çalışmayı incelerken ince bir nefes ile içinize doldurmanız mümkün. Özellikle bu işte kullanılan terlik projenin en merak uyandıran objesi. Suriye'den göç etmek zorunda kalan bir mültecinin sınırı geçerken giydiği terlik, göç meselesinin belki de en sembolik görsellerden Leguy bu terlik karşılığında Kolombiya'da bulduğu ve üzerinde bir harita olan taşı terliğin sahibi mülteciye vermiş.

Terlik dışında bir fotoğrafta göz alıyor işler içinde dikkat çeken bir diğer güzellik ise ,  52 yaşındaki Suriyeli fotoğrafçı Obar B. "2013'te rejim tarafından gerçekleştirilen bombalı saldırıda fotoğraflarım olmadan Türkiye'ye gelmek zorunda kaldım. Büyük koleksiyonlarımın yarısı suya batmıştı" diyor. 23 yaşındaki Libyalı mimar Kousai'den alınan eşya ise farklı şehirleri gezip bildiklerini anlatan Libyalı bir öğrenci grubuna ait bir tişört. Şam'da yaşayan sanatçı Ghaith M. ise Suriye'den elinde kalan tek şeyi Victor Leguy'a bırakmış. Enstelasyon çalışmasının geneline bakıldığı zaman simetrik bir şekilde çekilmiş bir beyaz çizgi görülüyor   göçmenlerin farklı tarihlerini oluşturabilmesi sağlayacak nesneler metinler belgeler ve fotoğraflar topladı ve bu nesne belge ve fotoğrafların üzerine silinip gitme ve kaybolmayı vahşiliğin ve tarihin sterilleştirilmesini resmi anlatıda basitleştiren veya sansürlenen yerli ve göçmen tarihini temsilen beyaz bir çizgi çekti.

İyi bir yaşam için çoğunlukla ekonomik gerekçelerle hareket edenler olduğu gibi bulundukları ülkelerde var olan zulüm, baskı veya savaş ortamlarından uzaklaşmak amacıyla zorunlu olarak ülkelerini terk eden mülteci ve sığınmacı gibi yerinden edilen kitleler söz konusudur. Bu anlamda, içinde yaşadığımız dönemi bir “göç çağı” olarak nitelendirmemiz mümkündür. (Serdar ÜNAL,” Türkiye'nin Beklenmedik Konukları Öteki Bağlamında Yabancı Göçmen ve Mülteci Deneyimi” Zeitschrift für die Welt der Türken Journal of World of Turks , Vol. 6, No. 3 (2014))          Göç Çağı diyebileceğimiz bu dönemi ele alan Leguy dünya’nın yaşadığı ama bizim üstlendiğimiz sözde mülteci sorunu olan göçler üzerine gidiyor ve onların yaşadığı sorunları bize yansıtıyor bizler için gerekli bir ihtiyaç lakin onları kabullenmekte zorluklar çekmekteyiz.  Ülkece her anlamda mültecileri ötekileştirme çabası içerisindeyiz neyazıkki. Oysaki onlar göçmen olarak gelebilseydiler bu tarz ötekileştirmeye maruz kalmayacaklardı.  Çünkü göçmen, yaşadığı ülkesini kendi isteğiyle daha iyi yaşam koşullarına ulaşmak amacıyla terk eden kişi olarak kabul edilirken , mülteci ülkesini zorunlu sebeplerden dolayı terk eden kişi olarak görülüyor.  Kafanızda bu tarz  tabular varsa şayet Leguy’un “ “Görünmez Sınırlar İçin Yapılar” işini görmenizi tavsiye ederim..


Structures For Invisible Borders ( Görünmez Sınırlar İçin Yapılar , 2016-17)
    Manifesto;
Sanatçının Structures for Invısıble Borders ( Görünmez Sınırlar İçin Yapılar,2016-17 ) başlıklı projesi, SaoPaulo,Brezilya bağlamında göçlerin ve yerinden edilmelerin tarihine ve izlediği güzergahlara odaklanıyor. Leguy, bu proje için göçmenlerin Brezilya'da oynadığı tarihi rolü ağır biçimde azımsayan Snip of old Sau Paulo ( Eski Sau Paulo’nun önemsiz Kişileri adlı ders kitabında bahsi geçen kimi göçmenlerin yaşamlarını araştırdı. Bu göçmenlerin torunları ile bağlantı kurdu ve onlardan Amerikan yerli halkları arasında yaygın olan bir gelenek mübadele aracılığıyla göçmenlerin farklı tarihlerini oluşturabilmesi sağlayacak nesneler metinler belgeler ve fotoğraflar topladı. Leguy, bu nesne belge ve fotoğrafların üzerine silinip gitme ve kaybolmayı vahşiliğin ve tarihin sterilleştirilmesini resmi anlatıda basitleştiren veya sansürlenen yerli ve göçmen tarihini temsilen beyaz bir çizgi çekti.
  Leguy, İstanbul Bienali için Brezilya projesini Türkiye'deki göç akışları üzerine bir soruşturma ya doğru genişletti.Bu yeni proje İstanbul'un en eski semtlerinden biri olan Fener'deki hem kütüphane hem Cafe Hemde bir kitapçısı olan The Pages mekanı odağına alıyor batılı Romanların Arapça çevirilerinin yanısıra Suriye'den kitaplarında bulunabildiği mekanın kafesi Arap Baharı ve Suriye iç Savaşı'nın başlamasıyla birlikte Suriyeli, Iraklı, Libyalı, ve Yemenli genç arap sürgünlerin Buluşma Noktası haline geldi.
 Leguy , fener semtinde 3,5 milyon Suriyeli mültecilerin göç etmiş olduğu bir ülkede tarih Sürgün ve kültür aktarımının kesişim noktası olarak ele alıyor İstanbul Bienalinde sergilediği bu proje için Leguy , bu mekanda tanıştığı insanları kendisiyle bir objeyi değiş tokuş etmeye çağırıyor. Sembolik görünmezlik koşullarına bilgi anlatı ve tarihlerin üzerinin örtülmesine atıfla bu objelerin de bir kısmı beyaza boyalıdır.




28 Ekim 2017 Cumartesi