Savaş ve zulümler
dünya yaşanılabilir bir yer olduğu günden buyana hep var oldu ve ardı arkası kesilmeyen
zulümlerin emperyalist hırslar uğruna çıkardıkları savaşlarla vahşetlere imza
atan insanların çirkin gölgesini yok etmek sanata ve sanatçılara düştü.
Savaşlara ve adaletsizliklere karşı koyabilmek başlı başına bir insanlık mücadelesidir. İşte
tam da bu nedenle her sanatçı aynı zamanda zulme, adaletsizliğe ve bütün
sömürücülere karşı duran birer savaşçıdır.
Savaş denilen katliamlar insanların ürettiği en
vahşi eser olsa bile sanatın umuda ve direnişe dair takındığı evrensel tutum
her türlü savaşı yenecek kadar güçlüdür. “Zulüme direnen yaratıcılık ” olarak ifade edebileceğimiz
sanat yaşanılan bütün sömürüleri bizlere
en güzel şekilde anlatabilecek gerçeğin içinden geçmemizi sağlayabilecek bir
yoldur. Sanatçı kendi yoluna bizleride dahil ederek savaşa karşı en önemli
eylemi geçmişte, bugünde, elbette gelecekte de eli kanlı zalimlerin varlığının
unutulmaması, nefret duygusunun tüketilmemesinin ve zulümlerin kanıksanmasının
önüne geçebilmektir. Sanatçıların asıl
hedefleri hırslara karşı direnen, güzelliğe kanat çırpan insanların olduğunu
göstermek ve bunu eserlerinde toplumlara aktarmaktır. Öyleki dünyanın gördüğü iki büyük savaş iki büyük sanat
akımına dönüşmüş ve modern dünyada eklerini görebildiğimiz akımlar haline
gelmiştir. İki büyük savaş arasındaki
sanat hareketleri en genel biçimiyle Dada ve hemen onun ardından Sürrealizm, bu
çerçevede savaşlar ele alınmış ve
anlatılmaya çalışılmıştır. Zira günümüzde de yeni sanatı destekleme amacı güden
görüşler muhtemeldir ki, kaynağını Dada ve Sürrealizm’den almıştır. Dünya
savaşında ağır bedeller ödeyen insanlığın temsilcileri olarak
değerlendirebileceğimiz sanatçılar II. Dünya savaşı sonrasında hatta
günümüzdeki oluşumlarda da etkileri süren birikimler bırakmıştır. Kendinden
sonraki tüm dönemlerde etkileyici, tetikleyici, ilham verici ve yön verici
olmuştur. (Mukadder ÖZDEMİR,Dadaizm, İsmek El Sanatları Dergisi , 2015, sayı18,)
Sanat , sanatçının izleyiciye anlatmak istediği ,
kendi içinde yaşadığı fırtınaları anlattığı bir bağ olarak görülürse savaş esnasında gözleriyle
değil kalbiyle gördüğü, maruz kaldığı olayları eserlerinde toplumlara aktarmak için kendi
içinde verdiği savaştır. Sanat yalnızca estetik kaygısı gütmez sanat, iyiyi
güzelden ayırmaz sanat dendiğin de aklınıza gelen bu klişelerden kurtulmanın
tam zamanı ! Barışı ellerimizle ilmek
ilmek örmek istediğimiz şu zamanlarda gören gözlerinizi yummak zorunda
değilsiniz duyan kulaklarınızı tıkamak ne derece insan olduğunuz sorusunu akla
getirmez mi ? Goya ,
Fransızların 1808’de Madrid’i işgali sırasında, Napolyon’un ordularına direnen
İspanyolların anısına çizmiş olduğu 3 Mayıs Katliamı ile gördüğü herşeyi bize eseriyle hissettirmiş ve
o mükemmel bağı bizimle kurmuştur. Picasso , 1937 yılında İspanya’da Bask
bölgesinin merkezi olan Guernica şehrine faşist diktatör General Franco’nun
yaptığı saldırı Guernica eseri ile gösterilmiştir ve yaşanan yıkımlar eserde
bizlere ürtücü bir yolla gösterilmiştir. (https://onedio.com/haber/sanatin-savasa-bakis-acisi-sanat-ne-anlatir-3--342218) Savaş dönemlerinin eleştirildiği ve dönemlerin
hissettirildiği binlerce eser plastik
sanatlar, edebiyat, müzik gibi her sanat
alanında mevcut. 21.yy da halen
varlığını sürdüren savaşları görmekteyiz Suriye iç savaşının etkileri Suriye’li
olan sanatçıların yaşadıkları kaus ,katliamlar,yıkımlar ve hastalıklar sanat eserlerinde açık bir şekilde görülüyor.
21. Yyda görüyoruz ki devam eden
savaşlar, göçler , katliamlar yalnızca ve yalnızca kınanmakta.
Hatta öyle ki 3 maymun oynanmakta. Peki ya savaşların yıkıcı etkilerini
görmek veya anlatmak için sanatçı mı olmak gerek ? Asla ! İnsan olmamız yeterli
olacaktır..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder