25 Aralık 2017 Pazartesi

John Dewey Ve Türk Eğitimi


           1920'lerde yurdumuz insanına beceri ve özgüven kazandıracak olan mucize radikal bir eğitim referandumundan Başka ne olabilirdi? Harap Yurdu kısa zamanda kalkınması için insanlarımızı katma değer üreten mesleklere ve girişimciliğe yönelterek siyasal bağımsızlığın temel  şartı olan ekonomik bağımsızlığı sağlayacak mucize, geri kalmışlığımızın  kaynağı olduğu kabul edilen ahirete odaklanmış ümmetçi ,ezberci medrese eğitimi ile gerçekleşemezdi. Meslek okullarının sayıları çok yetersizdi mevcut birkaç lise ise girişimci değil bürokrat yetiştiriyordu. Ordu ülke nüfusunun çoğunluğu oluşturan ve genellikle okuma yazma bilmeyen kırsal kesim insanına beceri özgüven ve akılcılık kazandıracak yaygın bir eğitim sistemine ihtiyaç vardı. Ülkede herhangi bir konuda uzmanlaşmış kişi bulmak imkansız gibiydi Ankara'da yapımı planlanan devlet binaları için sadece Mimarlar, Mühendisler değil duvarcılar bile yabancı ülkelerden Macaristan'dan Romanya'dan getirilirken ülke kalkınmasında milli imkanlarla, milli iş gücüyle planlama ve sürdürmek olması değildi. Diğer yandan ülke ekonomisinin bel kemiği olan tarım ve hayvancılık sektöründe ve beceri ve katma değer son derece düşüktü. Kalkınmanın köylerden başlatılması gerekiyordu. (Fikret Şemin,Türkiye’de Amerikalı Bir Filozof,İstanbul,2011)  Uygulanacak reform çağı çocuklarının görerek yaparak öğrenmelerini köylerine birer kalkınma önderi olarak dönmelerini sağlayacak  bu beklentilere rehberlik yapacak otorite uluslararası araştırmalardan sonra Amerika'da bulunan John Deweyi Türkiye'ye getiren Atatürk'ün dehası  bunu başarmıştı.
John Dewey, yaparak-yaşayarak öğrenmeye ve tecrübeye önem veren pragmatizmi, mantıksal ve ahlaki bir analiz teorisi olarak geliştirmiş, deneycilik, işlevsellik ve aletçilik olarak da bilinen felsefe akımının kurucusu ünlü filozof ve eğitim teorisyenidir. 1859-1952 Yılları arasında yaşamıştır. John Dewey’in eğitim felsefesinin temelinde yaparak öğrenme adını verdiği problem çözme yaklaşımı, diğer bir ifadeyle deneyim kavramı yer almaktadır.  (https://www.pegem.net/Akademi/kongrebildiri_detay.aspx?id=117783)

       Amerikan toplumunun eğitim şekillenmesinde çok büyük katkısı olan filozof ve eğitim teorisyeni  John Dewey, Cumhuriyet’imizin ilk yıllarında ( 19 Temmuz - 10 Eylül 1924 Tarihleri arası) Mustafa Kemal (Atatürk) tarafından  Dönemin  Eğitim Bakanı’na(Vasıf Çınar) verilen talimat ile davet üzere ülkemize gelen Dewey.  Ülkemizin belli şehirlerinde gözlem ve incelemelerde bulundu ve incelemelerini içeren ilk raporunu Türkiye’den ayrılmadan teslim etti.  
Amerika’ya döndükten sonra kaleme aldığı asıl rapor 30 sayfalık “Türkiye Maarifi Hakkında Rapor” dur. Bu raporda John Dewey’in kurulacak yeni eğitim sistemi hakkındaki önerileri yer almaktadır. Bu rapor MEDHAL (Giriş) bölümünden hemen sonra sekiz temel başlıktan oluşmaktadır. Bu başlıklar; Program, Maarif Vekilliği Teşkilatı, Muallimlerin Yetiştirilmesi ve Terfihi, Muallimlerin Yetiştirilmesi, Mektep Sistemi, Sıhhat ve Hıfzıssıhha, Mektep İnzibatı, Muhtelif Mevat şeklindedir.  (https://www.pegem.net/Akademi/kongrebildiri_detay.aspx?id=117783) Resmi rapora ulaşmak mümkün ancak başlıklarda da görüldüğü üzre okumak oldukça güç daha iyi anlaşılabilmesi ve üzerinde çalışılabilmesi için günümüz Türkçesine çevrilmesi gerekiyor.


John Dewey’in  Türk Maarifi Hakkındaki Raporundan Örnek Maddeler;


1-      Türk eğitiminin derhal yapılabilecek düzenlemeleri değil hazırlanması birkaç yıl sürecek kapsamlı bir program gereksinimi vardır. Bu program Anayasanın değişmez ilkeleri arasında yer almalı ve sürekliliği güvence altında olmalıdır programı yönetecek uzmanlar nitelik ve nicelik olarak yeterli düzeye ulaşmadan uygulamaya başlamamalıdır. (Fikret Şemin,Türkiye’de Amerikalı Bir Filozof,İstanbul,2011)

    Dewey ileri görüşlülüğü sayesinde ülkemizde derhal  gerçekleşen sistemleri tahmin etmiş olmalı ki raporunda halen var olan bu sorundan söz etmiş.  Öyle ki son 14 yılda ülkemiz eğitim sisteminde toplam 13 değişiklik meydana gelmiştir. Buda demek oluyor ki  2003 yılında okula başlayan bir öğrenci  okula başladığı süre ile mezun olduğu sürede sistem hiçbir zaman aynı kalmamıştır. Öğrencilerin yaşadığı karmaşa meslek seçimini ve hatta kişisel benliğini olumsuz etkilemekle birlikte yapılan değişikliklerin yıllarca devam etmesi bu süre zarfı içerisinde eğitim gören neslin okul hayatından, okul sisteminden , kendi kişilik, isteklerinden ve eğitimden uzaklaştığını görmek mümkündür. Yapılan en büyük hatayı yıllar önce John Dewey’in belirtmiş olması ve ülkemiz eğitim sisteminin 14 yıldır istikrarlı bir şekilde değişimlerine devam etmesi oldukça ironiktir. Dileriz getirilecek yeni sistemler  Dewey’in söylediği gibi “Derhal yapılabilecek düzenlemeleri değil hazırlanması birkaç yıl sürecek kapsamlı bir program bir program gereksinimi vardır.”  Derhal sisteme alınmayan öncesinde test edilip onaylanan üzerine çalışılmış programlar görebilmek umudu ile..

 -      Köy okulları tarımın ve yörenin gelişmesini sağlayacak şekilde düzenlenmelidir. Eğitimle ilgili pratik bilgiler içeren yabancı eserler hızla Türkçeye çevrilmelidir. Diğer yandan oluşturulacak “okuma dernekleri” bünyesinde  öğretmenlerin iki haftada bir toplanarak okudukları kitapları ve bunlardan esinlenen uygulamaları aralarında tartışmaları desteklenmelidir. Öğrencilerin sadece dinleyerek veya bakarak öğrenmeleri genellikle yeterli olmadığından öğrenciler yaparak öğrenmeli,  örneğin eğitsel araç gereçler üretilmelidir .Okullar kültürel modernleşmenin yanı sıra endüstriyel uyanışında merkezleri olmalıdır. Öğretmenler planlanan Sanayi toplumuna ulaşılması için halka yol gösterecek birer rehber niteliği kazanmalıdır. (Fikret Şemin, Türkiye’de Amerikalı Bir Filozof,İstanbul,2011)
John Dewey’in hazırladığı rapor maddesi eğitim sistemimizde etkili olmuştur. Köy Enstitülerinin kuruluş mantığı ve dayanaklarında da bu raporun doğrudan yansımalarını görmek mümkündür. Köy Enstitüleri; öğretmen ve eğitmenleriyle köylerde tarım ve sağlık görevlisi olarak çalışacakları yetiştirmek amacıyla kurulmuş eğitim kurumlarıdır.(https://toplumsaltarih.wordpress.com/2012/09/07/koy-enstituleri-neden-kuruldu-neden-kapatildi/)  Türk Eğitimi için büyük bir kayıp olan Köy Enstitüleri yaparak yaşayarak öğrenmeyi ilke edinmiş ve büyük başarılara imza atmıştır. O dönemde eğitim kurumlarının aynı sonucu vermemesi Köy Enstitülerinin daha çağdaş eğitim ilkelerine dayandığını çağdaş , demokratik eğitim kuramlarını benimsediğini açık bir şekilde bizlere göstermektedir. Bir bütünlük ve bir sistem oluşturan bu ilkelere değinecek olursak ;

En Yüce Değer İnsandır, Kuram/Uygulama İlişkisi, Demokratik Eğitim, Üretime Katılma, İleri Teknoloji Kullanımı, Ulusal Kültürden Evrensel Kültüre, Hesaplaşma/Değerlendirme başlıca ilkelerindendir.

       Eğitim sistemi konusunda elimizde başarılı bir taslak olmasına rağmen etkilenmediğimiz ve kullanmadığımız bu sistemin yalnızca kültür derslerinin verilmiyor oluşu hayata ve yaşamsal faaliyetlerin daha kaliteli olması için verilen derslerin olması öğrencilere ortaokul lise ayrımı yapmaksızın yalnızca bilginin aktarıldığı bu muazzam sistemin sonuçları çağdaş eğitim programını yok edecek durumdadır. Öyle ki Köy Enstitüleri o yıllarda UNESCO tarafından örnek “ Eğitim Modeli” olarak dünyaya gösteriliyordu. Bu eğitim kurumlarının mimarlarından olan Dewey  1945 yılında ülkemize tekrar geldiğinde Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nü inceledikten sonra söylediği, İngiltere ve Amerika’daki konuşmalarında da aynen tekrarladığı “Benim düşlediğim okullar Türkiye’de Köy Enstitüsü olarak kurulmuştur. Tüm Dünyanın bu okulları görüp eğitim sistemini, Türklerin kurduğu bu okulları göz önünde bulundurarak yeniden yapılandırması isabet olacaktır” şeklinde batı basınında yayınlanan sözleri tarihe geçmiştir (Ata, 2001) Bu hızlı ve baş döndürücü etkinliklere on yıl içinde son verilmesi ülkenin geleceğini olumsuz yönde etkilemiştir ve ileri atılan her bir adım bizi maalesef daha geriye götürmüştür.  Geriye atılan adımların biri olan Tarım- Ziraat alanında , ülke genelinde istenilen gelişmeler tam sağlanamamıştır. Ülkenin verimli toprakları olmasına rağmen, Hükümetlerin uyguladığı değişken tarım politikaları. Belirlenen, istenen hedeflere ulaşmanın çok gerisinde kalmıştır. Tarım ve hayvancılıkla uğraşanların sıkıntıları devamlı artmıştır. Buna bağlı olarak tarım ve hayvansal ürünlerin ithalatı da devamlı artmıştır.

     Sonuç Olarak; John Dewey’in 1924 Yılında Hazırladığı “Türk Maarifi Hakkındaki Rapor”da yer alan konular, Cumhuriyet Döneminde kendi süreci içerisinde değerlendirildiğinde çok büyük değişmeler ve başarılar olduğu anlaşılmaktadır. Ülkenin yapısına uygun eğitim uygulamalarının, üretim ve kalkınmada dinamik bir güç olarak ülkenin ve çağın koşullarına göre yeniden düzenlenerek hayata geçirilmesine ihtiyaç vardır. Bunun için uygulayıcıların alana yönelik yeterlilikleri hizmet öncesi ve hizmet içi eğitimlerinde işe koşularak beceri düzeyinde yaşamın bir parçası olarak öğretilmelidir. 

 

 

 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder