1920'lerde
yurdumuz insanına beceri ve özgüven kazandıracak olan mucize radikal bir eğitim
referandumundan Başka ne olabilirdi? Harap Yurdu kısa zamanda kalkınması için
insanlarımızı katma değer üreten mesleklere ve girişimciliğe yönelterek siyasal
bağımsızlığın temel şartı olan ekonomik
bağımsızlığı sağlayacak mucize, geri kalmışlığımızın kaynağı olduğu kabul edilen ahirete
odaklanmış ümmetçi ,ezberci medrese eğitimi ile gerçekleşemezdi. Meslek
okullarının sayıları çok yetersizdi mevcut birkaç lise ise girişimci değil
bürokrat yetiştiriyordu. Ordu ülke nüfusunun çoğunluğu oluşturan ve genellikle
okuma yazma bilmeyen kırsal kesim insanına beceri özgüven ve akılcılık
kazandıracak yaygın bir eğitim sistemine ihtiyaç vardı. Ülkede herhangi bir
konuda uzmanlaşmış kişi bulmak imkansız gibiydi Ankara'da yapımı planlanan
devlet binaları için sadece Mimarlar, Mühendisler değil duvarcılar bile yabancı
ülkelerden Macaristan'dan Romanya'dan getirilirken ülke kalkınmasında milli
imkanlarla, milli iş gücüyle planlama ve sürdürmek olması değildi. Diğer yandan
ülke ekonomisinin bel kemiği olan tarım ve hayvancılık sektöründe ve beceri ve
katma değer son derece düşüktü. Kalkınmanın köylerden başlatılması gerekiyordu.
(Fikret Şemin,Türkiye’de Amerikalı Bir Filozof,İstanbul,2011) Uygulanacak reform çağı çocuklarının görerek
yaparak öğrenmelerini köylerine birer kalkınma önderi olarak dönmelerini
sağlayacak bu beklentilere rehberlik
yapacak otorite uluslararası araştırmalardan sonra Amerika'da bulunan John
Deweyi Türkiye'ye getiren Atatürk'ün dehası
bunu başarmıştı.
John Dewey, yaparak-yaşayarak öğrenmeye ve tecrübeye
önem veren pragmatizmi, mantıksal ve ahlaki bir analiz teorisi olarak
geliştirmiş, deneycilik, işlevsellik ve aletçilik olarak da bilinen felsefe
akımının kurucusu ünlü filozof ve eğitim teorisyenidir. 1859-1952 Yılları
arasında yaşamıştır. John Dewey’in eğitim felsefesinin temelinde yaparak
öğrenme adını verdiği problem çözme yaklaşımı, diğer bir ifadeyle deneyim
kavramı yer almaktadır. (https://www.pegem.net/Akademi/kongrebildiri_detay.aspx?id=117783)
Amerikan toplumunun eğitim şekillenmesinde çok büyük
katkısı olan filozof ve eğitim teorisyeni John Dewey, Cumhuriyet’imizin ilk yıllarında (
19 Temmuz - 10 Eylül 1924 Tarihleri arası) Mustafa Kemal (Atatürk)
tarafından Dönemin Eğitim
Bakanı’na(Vasıf Çınar) verilen talimat ile davet üzere ülkemize gelen
Dewey. Ülkemizin belli şehirlerinde
gözlem ve incelemelerde bulundu ve incelemelerini içeren ilk raporunu
Türkiye’den ayrılmadan teslim etti.
Amerika’ya döndükten sonra kaleme aldığı asıl rapor 30
sayfalık “Türkiye Maarifi Hakkında Rapor” dur. Bu raporda John Dewey’in
kurulacak yeni eğitim sistemi hakkındaki önerileri yer almaktadır. Bu rapor
MEDHAL (Giriş) bölümünden hemen sonra sekiz temel başlıktan oluşmaktadır. Bu
başlıklar; Program, Maarif Vekilliği Teşkilatı, Muallimlerin Yetiştirilmesi ve
Terfihi, Muallimlerin Yetiştirilmesi, Mektep Sistemi, Sıhhat ve Hıfzıssıhha,
Mektep İnzibatı, Muhtelif Mevat şeklindedir. (https://www.pegem.net/Akademi/kongrebildiri_detay.aspx?id=117783)
Resmi rapora ulaşmak mümkün ancak başlıklarda da görüldüğü üzre okumak oldukça
güç daha iyi anlaşılabilmesi ve üzerinde çalışılabilmesi için günümüz
Türkçesine çevrilmesi gerekiyor.
John Dewey’in Türk Maarifi Hakkındaki Raporundan Örnek Maddeler;
1-
Türk eğitiminin derhal yapılabilecek düzenlemeleri
değil hazırlanması birkaç yıl sürecek kapsamlı bir program gereksinimi vardır.
Bu program Anayasanın değişmez ilkeleri arasında yer almalı ve sürekliliği
güvence altında olmalıdır programı yönetecek uzmanlar nitelik ve nicelik olarak
yeterli düzeye ulaşmadan uygulamaya başlamamalıdır. (Fikret Şemin,Türkiye’de
Amerikalı Bir Filozof,İstanbul,2011)
Dewey ileri görüşlülüğü sayesinde ülkemizde derhal gerçekleşen sistemleri tahmin etmiş olmalı ki
raporunda halen var olan bu sorundan söz etmiş.
Öyle ki son 14 yılda ülkemiz eğitim sisteminde toplam 13 değişiklik
meydana gelmiştir. Buda demek oluyor ki 2003 yılında okula başlayan bir öğrenci okula başladığı süre ile mezun olduğu sürede
sistem hiçbir zaman aynı kalmamıştır. Öğrencilerin yaşadığı karmaşa meslek
seçimini ve hatta kişisel benliğini olumsuz etkilemekle birlikte yapılan
değişikliklerin yıllarca devam etmesi bu süre zarfı içerisinde eğitim gören
neslin okul hayatından, okul sisteminden , kendi kişilik, isteklerinden ve
eğitimden uzaklaştığını görmek mümkündür. Yapılan en büyük hatayı yıllar önce
John Dewey’in belirtmiş olması ve ülkemiz eğitim sisteminin 14 yıldır
istikrarlı bir şekilde değişimlerine devam etmesi oldukça ironiktir. Dileriz
getirilecek yeni sistemler Dewey’in
söylediği gibi “Derhal yapılabilecek düzenlemeleri değil hazırlanması birkaç
yıl sürecek kapsamlı bir program bir program gereksinimi vardır.” Derhal sisteme alınmayan öncesinde test
edilip onaylanan üzerine çalışılmış programlar görebilmek umudu ile..
-
Köy okulları tarımın ve yörenin gelişmesini
sağlayacak şekilde düzenlenmelidir. Eğitimle ilgili pratik bilgiler içeren
yabancı eserler hızla Türkçeye çevrilmelidir. Diğer yandan oluşturulacak “okuma
dernekleri” bünyesinde öğretmenlerin iki
haftada bir toplanarak okudukları kitapları ve bunlardan esinlenen uygulamaları
aralarında tartışmaları desteklenmelidir. Öğrencilerin sadece dinleyerek veya
bakarak öğrenmeleri genellikle yeterli olmadığından öğrenciler yaparak
öğrenmeli, örneğin eğitsel araç gereçler
üretilmelidir .Okullar kültürel modernleşmenin yanı sıra endüstriyel uyanışında
merkezleri olmalıdır. Öğretmenler planlanan Sanayi toplumuna ulaşılması için
halka yol gösterecek birer rehber niteliği kazanmalıdır. (Fikret Şemin, Türkiye’de
Amerikalı Bir Filozof,İstanbul,2011)
John Dewey’in hazırladığı rapor maddesi eğitim
sistemimizde etkili olmuştur. Köy Enstitülerinin kuruluş mantığı ve
dayanaklarında da bu raporun doğrudan yansımalarını görmek mümkündür. Köy Enstitüleri; öğretmen ve eğitmenleriyle köylerde tarım ve sağlık
görevlisi olarak çalışacakları yetiştirmek amacıyla kurulmuş eğitim kurumlarıdır.(https://toplumsaltarih.wordpress.com/2012/09/07/koy-enstituleri-neden-kuruldu-neden-kapatildi/) Türk Eğitimi için
büyük bir kayıp olan Köy Enstitüleri yaparak yaşayarak öğrenmeyi ilke edinmiş
ve büyük başarılara imza atmıştır. O dönemde eğitim kurumlarının aynı sonucu
vermemesi Köy Enstitülerinin daha çağdaş eğitim ilkelerine dayandığını çağdaş ,
demokratik eğitim kuramlarını benimsediğini açık bir şekilde bizlere
göstermektedir. Bir bütünlük ve bir sistem oluşturan bu ilkelere değinecek
olursak ;
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder